Öfke Savaşı

Öfke Savaşı

Öfke Savaşı Beleriand Savaşları'nın altıncısı ve sonuncusu.

Valar ordusunun Orta Dünya’nın kuzeyine doğru yaptığı yürüyüş hakkında çok az şey söylenir hikayelerde, çünkü Öte Diyarlarda yaşayıp da oradaki acıları çeken ve o günlerin tarihini yazmış olan Elflerin biri bile onların arasında değildi.

Valar ordusunun büyük bir kısmını Ingwë’nin halkı Vanyar oluşturuyordu, bunların yanında, Finwë’nin oğlu Finarfin’in halkı, yani Valinor’u asla terk etmemiş Noldor’da savaşa katıldı. Teleri’nin çok azı savaşa gitmeye gönüllü oldu, çünkü Kuğu Limanı’ndaki kıyımı ve gemilerinin ellerinden alınışını unutamıyorlardı, ama Valinor ordusunu denizden doğuya taşıyacak gemilere yönetecek kadar denizci gönderdiler.

Batı ve Doğu ordularının karşılaşmasına Büyük Muharebe ve Öfke Savaşı denir. Morgoth tahtının tüm gücü savaşta hazır bulunda ve sayıları o kadar fazlaydı ki, Anfauglith dolup taştı ve Kuzeyin tamamı bu savaşla alev aldı.

Ama bu da Morgoth’a yaramadı. Kaçıp yeryüzünün derinliklerindeki ulaşılmaz dehlizlere gizlenen birkaçı dışında bütün Balroglar yok edildi; sayısız Ork birliği, koca bir ateşe atılmış samanlar gibi kavruldular. Çok azı ancak uzun yıllar sonra ortaya çıkıp dünyanın başına yeniden dert olucaklardı. Ve Valar’ın yanında savaşan Elf-dostları, İnsanların Ataları da işte bu kadar az kalmışlardı; o günlerde Baragund ile Barahir’in, Galdor ve Gundor’un, Huor ile Húrin’in ve diğer pek çok efendilerinin uğruna can vermişlerdi. Şimdi ise İnsanların oğllarınının çok büyük bir kısmı, örneğin Uldor’un halkı, yahut doğudan yeni gelenler, düşmanın yanında yürüyorlardı ve Elfler bunu asla unutmadılar.

Sonra, ordularının dağıldığını ve gücünün kaybolduğunu gören Morgoth korktu ve çıkıp savaşmaya cesaret edemedi. Hazırladığı son umutsuz saldırı planını uyguladı ve Angband’ın çukurlarından, daha önce hiç görülmemiş olan kanatlı ejderleri çıkardı; bu dehşet verici ordunun saldırısı öylesine ani ve yıkıcı oldu ki Valar ordusu geri çekildi, çünkü ejderler korkunç gök gürlemeleriyle, şimşeklerle ve ateşten bir fırtınayla çıkagelmişlerdi.

Ama Eärendil, beyaz aleviyle parlayarak geldi; gökyüzünün en müthiş kuşları Vingilot’ta toplanmıştı, reisleri ise Thorondor’du; havada yapılan savaş tüm bir gün ve şüphe dolu bir gece boyunca sürdü. Güneş doğmadan evvel Eärendil, ejder ordusunun en güçlüsü olan Kara Ancalagon’u alt etti ve gökyüzünden aşağıya fırlattı; ejderin cesedi Thangorodrim kulelerinin üzerine düştü ve onları yerle bir etti. Sonra güneş doğdu ve Valar’ın ordusu galip geldi; neredeyse bütün ejderler öldürüldü ve Morgoth’un bütün çukurları parçalanıp çatısız bırakıldı; Valar’ın kudreti yeryüzünün derinliklerine kadar indi. Morgoth sonunda kavuğundayı, ama yinede korkaktı. Madenlerinin en ücra köşelerine kadar kaçtı barış yapmalarını istedi ve af diledi, ama ayakları kesildi ve yüzükoyun yere savruldu. Sonra, çok zaman önce bir kez daha bağlandığı Angainor zinciriyle tutuldu; demir tacı boynuna takılacak bir tasmaya dönüştürüldü ve başını dizlerinin üzerine eğdi. Tabii, Morgoth’un üzerinde bulunan iki Silmaril de taçtan çıkarıldı ve gökyüzünün altında tertemiz parladılar.

Böylece kuzeydeki Angband’ın gücüne bir son verildi ve kötülüğün ülkesi yıkıldı; toprağın altındaki zindanlardan bir sürü esir kurtarıldı ve tüm umutların ötesinden alınıp, gün ışığına kavuştular; çıktıklarında değişmiş olan dünyayı uzun uzun izlediler; çünkü düşmanlarının hasedi öylesine büyüktü ki, batı dünyasının kuzey bölgeleri parçalanarak ayrıldı ve deniz, bir sürü derin yarıkta gürüldedi; etrafı bir kargaşa ve korkunç bir ses sardı; nehirler ise ya yok olup gitti, ya da başka yataklarda aktılar ve vadiler yükselirken, tepeler dümdüz edildi; Sirion artık yoktu