Angmar'ın Cadı Kralı

Denir ki Sauron’nun kendilerine sunduğu Güç Yüzük’lerini alıp yozlaşmadan evvel, Nazgûller eskinin haşmetli krallarıymış. Ve yine denir ki, bu krallardan üçü Numenor Halkı’nın kanından gelirmiş. İşte bu üç kraldan birinin de daha sonraları, Nazgûl Efendisi ve Angmar’ın Cadı-Kralı olarak anılan kişi olduğu söylenir.

Ancak yukarıdaki tezi kanıtlayabilecek fazla bir ipucu yoktur ne yazık ki. Zira Nazgûllerin hiçbirinin gerçek kimlikleri hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. O yüzdendir ki Nazgûllerin Efendisi hakkındaki bu yazıda, sadece onun Güç yüzüğü tarafından yozlaştırılıp, Sauron’nun kölesi olduktan sonra yaptıkları anlatılacak.

Dokuzlar, Nazgûl formlarıyla ilk defa, İkinci Çağın 2251. yılında Orta-Dünya üzerinde görüldüler. İçlerinden en kudretli olanı da onların komutanı seçilmiş ve Nazgûl Efendisi olarak anılmaya başlamıştı. Komuta zincirinde, Sauron’dan sonra ikinci sırada yer alıyordu ve onun en büyük hizmetkârıydı. Bin iki yüz’e yakın yıl boyunca Dokuzlar ve efendileri, Sauron’nun emrinde Orta-Dünya üzerinde dolaştılar. Ancak İkinci Çağın sonunu getiren Son İttifak Savaşı’nda efendiler yenilince, onlar da karanlığa karıştılar ve uzunca bir süre görülemediler.

Sauron Üçüncü Çağın 1050. yılında, Necromencer adı altında Orta-Dünya’ya geri döndü ve Dol Guldur’da kendisine bir kale inşa etti. Bunu izleyen yıllarda, Dol Guldur ile Kuyutorman arasında çeşitli çarpışmalar yaşandı ve Üçüncü Çağ 1300 yılında Nazgûller yeniden Orta-Dünya üzerinde görülmeye başladılar. Tabi efendileri de…

Güney de Gondor’un hâlâ güçlü olduğunu gören Nazgûl Efendisi, kuzeyde Eriador topraklarında savaşa başladı. Angmar adı altında bir krallık kurdu ve insanlar ona Angmar’ın Cadı-Kralı diye hitap ettiler.

Elendil tarafından kurulan krallıklardan biri olan Arnor, üçe bölünmüş (Arthedain, Cardolan ve Rhudaur) ve kendi aralarında yaşadıkları çatışmalar yüzünden zayıflamıştı. Nazgûl Efendisi'nin karşısında ilk düşen Rhudaur oldu.

Resim
Arnor'un bölünmesinden sonraki sınırlar

1409 yılında, Cadı-Kral tarafından oluşturulan muazzam bir ordu Cardolan’a doğru ilerledi ve Arnor’un bölünmesiyle oluşmuş üç krallıktan ikincisi de böylece düşmüş oldu. İki krallığın yıkımından da kurtulan az sayıda dunedain, Cadı-Kral'a karşı direnmeye devam etti. Rhudaur’lu dunedain, kara büyü kullanan şeytani insanlar tarafından yok edilirken, Cardolan’lı olanlar, Kuyutorman ve Höyük Yaylalarına sığındılar.

Daha sonra Cadı-Kral, Fırtına Tepesini kuşattı. Amon Sul kulesi yıkılmış, Arthedain kralı Arveleg ölmüştü. Dunedain, Amon Sul’daki palantiri kurtarmayı başarsa da, Cadı-Kral bu savaşı kazanmış ve Arthedain’den kalan kuvvetleri Fornost’a kadar sürmüştü.

Amansız ilerleyişini devam ettirmek isteyen Cadı-Kral, Fornost’a da saldırdı. Ancak Cirdan yönetimindeki Lindon elfleri ile, Elrond tarafından kumanda edilen Lothlorien ve Ayrıkvadi elflerinin de yardımıyla, Arveleg’in oğlu Araphor, Cadı-Kral’ın ordularını durdurmayı başardı.

Cardolan’lı dunedainden kalanlar, 1636 da karanlık salgında hayatlarını kaybettiler. Bunun üzerine Nazgûl Efendisi, onların saklandıkları yerlerden biri olan Höyük Yaylaları’na karanlık ruhları gönderdi. Bu ruhlara daha sonraları Höyüklü Kişiler adı verilecekti.

1970 yılında, yeniden güçlenen Cadı-Kral, Fornost’a büyük bir ordu gönderdi. O zamanın kralı Arvedui, Gondor’dan yardım istedi ancak yardım gelene kadar Fornost’da tutunamadı ve geri çekilmek zorunda kaldı. Geri çekilme sırasında Arvedui hayatını kaybetti ve oğulları ile halkından geriye kalanlar, Lune Nehri’nin gerisine çekilmek zorunda kaldılar ve Nazgûl Efendisi, Fornost tahtına oturdu.

1975 yılında, Gondorlu Earnur tarafından yönetilen bir ordu, Cadı-Kral’a karşı saldırıya geçti. Bu orduda Gondor askerlerinin yanı sıra, Anduin Yaylalarından süvariler ve Rhovanion prensleri, Cirdan tarafından çağırılmış Lindon elfleri ve Glorfindel’in yönettiği bir miktar Ayrıkvadi savaşçısı bulunuyordu. Ayrıca, Shire’dan gelen birkaç grup Hobbit okçunun varlığından da bahsedilir.

İki ordu arasındaki savaş çok büyük olmuştu ve karanlığın orduları yenilmişti. Nazgûl Efendisi kaçmaya çalıştı ancak Earnur ve birkaç süvari peşine düşmüştü. Öfkeyle dolan Cadı-Kral kaçmaktan vazgeçip Earnur’la çarpışmak için geri döndü. Her ne kadar Earnur onun karşısında durmaya cesaret etse de, atı buna dayanamadı ve Earnur’u üzerinde atarak kaçtı. Earnur'u kurtaran, Glorfindel’in çarpışmaya katılması oldu. Zira Nazgûl Efendisi onun varlığından çekinmiş ve karanlığa karışmıştı. Earnur onu kovalamaya niyetlendiyse de Glorfindel onu bu karardan vazgeçirdi (tam sözleri, bu yazını başındaki alıntıda görebilirsiniz.)

Böylece Angmar yıkılmış ve orada barınan orkların hepsi öldürülmüştü. Cadı-Kral diğer Nazgûlleri toplayıp Mordor’a döndü ve Sauron’nun dönüşü için hazırlanmaya başladı. 2000 yılında Minas Ithil’i (Ay Kulesi) kuşattı ve 2002 yılında onu ele geçirip, Minas Morgul (Karabüyü Kulesi) adını verdi. Bundan dolayıdır ki Cadı-Kral’ın yeni lakabı Morgul Lordu oldu. Minas Ithil’de bulunan ve Ithil-Taşı diye de anılan palantire ise el konuldu, ki daha sonra bu taş Sauron’a verilecekti.

Earnur 2043 yılında Gondor tahtına geçtiğinde Cadı-Kral, yarım kalan çarpışmalarına devam etme çağrısında bulundu. O zamanki Gondor Vekilharcı Mardil’in tavsiyeleri sayesinde bu çağrı reddedildi ise de, yedi yıl sonra yeniden tekrarlandı. Bu sefer olumlu yanıt veren Earnur, bir-kaç tabur şövalye ile Minas Morgul’a doğru at sürdü. Ancak ondan bir daha asla haber alınamadı. Arkasında hiçbir veliaht bırakmayan Earnur’un kayboluşundan sonra, Gondor’un yönetimi, kralın soyundan biri geri dönene kadar vekilharç ailesine bırakıldı.

Orta-Dünya’ya döndüğünün henüz bilinmesini istemeyen Sauron, Boz Gandalf Dol Guldur’a geldiğinde saklanmak için kalesini terk edince, Orta-Dünya üzerinde kısa bir süre de olsa barış hüküm sürdü. Bu süre zarfında Bütün Nazgûller gizliden gizliye Mordor topraklarında Sauron’nun dönüşüne hazırlanıp, ordular kurdular ve “Siyah Uruk” diye anılan yeni bir çeşit çok güçlü ork soyu yarattılar.

Bu huzur, Sauron 2460 yılında Dol Guldur’a geri dönünce son buldu. Siyah uruklardan oluşan bir ordu Osgiliath şehrine saldırdı. Osgiliath Köprüsü yıkıldı ve Gondor askerleri geri çekilmek zorunda kaldı. Birinci Denethor’un oğlu Boromir ( bu Boromir, yüzük savaşları sırasında yaşayan Boromir değildir.) oldukça güçlü bir direnç gösterdi, öyle ki Cadı-Kral bile ondan çekindi. Boromir daha sonrasında Ithilien’i tekrar ele geçirdi. Ancak bu başarı sırasında bir Morgul bıçağı tarafından yaralanmıştı ve ömrü kısaldı.

Sauron 2942 yılında Mordor’a geri döndü ve 2952 yılında varlığını açıkça gösterdi. Dol Guldur’un yönetimi ise Nazgûllerden biri olan Khamul’a bırakıldı.

Tek Yüzüğü bulmak isteyen Sauron, Gollum’u ele geçirip, işkence ile ağzından bilgi aldı. Ancak Gollum Sauron’u kandırmayı başarmış ve Shire’ın Anduin Nehri kıyılarında olduğuna onu inandırmıştı.

Sauron Tek Yüzük’ü bulması için Nazgûlleri gönderdi. Ancak dokuz yüzüğü onlara teslim etmedi. Bu sayede, tüm benlikleri o yüzüklere bağlı olan Nazgûller, Tek Yüzük’ü kendilerine saklamaya cüret edemeyeceklerdi.

Nazgûllerin görevlerinin gizli kalmasını isteyen Sauron, Osgiliath’a dikkat dağıtıcı bir saldırı düzenledi. Cadı-Kral’ın yönettiği bu saldırıya karşı şehir fazla tutunamadı ve düşmanın karşıya geçmesini engellemek için Osgiliath Köprüsü yeniden yıkıldı. Köprünün yıkımının ardından, İkinci Denethor’un oğlulları Boromir ve Faramir, komuta ettikleri ordularla saldırıyı püskürtmeyi başardılar ( Bu sefer ki bildiğimiz, Yüzük Kardeşliği’nin parçası olan Boromir :lol: ) ancak Nazgûllerin hepsinin nehri geçtiğini fark edemediler.

Nazgûller belli bir süre ruh halleriyle yolculuk ettikten sonra, büyük siyah atlar ve siyah cüppeler bulup, kara süvari kılığına girdiler. Daha sonra Dol Guldur’a gidip, Khamul ile buluştular. Her ne kadar Khamul, Anduin civarlarında Shire diye bir yerin olmadığı konusunda onları uyardıysa da, Cadı-Kral gene o toprakları aramaya karar verdi. Ancak her hangi bir şey bulamadılar.

Bu başarısızlıklarının haberi Sauron’a ulaştığında öfkesi o kadar büyük oldu ki, Cadı-Kral korkuyla doldu ve Isengard’a gidip, Saruman’nın Tek Yüzük hakkında neler bildiğine bakmaya karar verdi. Oradan Shire’ın yeri hakkında bilgi alan Cadı-Kral, Nazgûlleri Eriador’a doğru yöneltti. Yol üzerinde Saruman’nın ajanlarından birine rastladı ve ondan Shire’ın yerini gösteren haritalar ve Baggins isimli hobbitin nerede yaşadığına dair bilgi edindi.

Resim

Saruman’nın ajanını, Shire’dan ayrılan hobbitleri izlemesi üzere Bree’ye gönderen Cadı-Kral, Nazgûller ile Shire'a doğru yola çıktı. Ancak Brendi Badesi’nin kıyılarına vardıklarında, kolculara rastladılar. Kolcular uzun süre boyunca karşı koysa da, gece çökünce Cadı-Kral tarafından yenilgiye uğratıldılar.

Cadı-Kral, Khamul da dahil olmak üzere dört Nazgûlü Shire’a gönderdi. Diğer dört Nazgûlü ise Yeşilyol’u korumakla görevlendirdi. Kendisi ise, Höyük Yaylaları'na gidip, oradan geçecek yolculara karşı dikkat olmaları konusunda Höyüklü Kişileri uyardı (ki Frodo ve arkadaşları geçişleri sırasında onlar tararfından yakalanmış, ama Tom Bombadil tarafından kurtarılmışlardır. )

Ancak Frodo, tam zamanında Shire’dan ayrılmış ve Yüzük’ü de yanına almıştı. Bu sayede iki Nazgûlün evine yaptıkları saldırıdan kurtulmayı başardı. Shire'a gönderilen diğer iki Nazgûl ise, daha önce karşılaştıkları Saruman’nın ajanından, Frodo’nun Sıçrayan Midilli hanında olduğu bilgisini aldırlar ve gece çökünce hana saldırdılar. Ancak Frodo ve arkadaşları Aragorn tarafından saklanmıştı.

Yüzüğü ele geçirmekteki başarısızlığın haberi kendisini iletilince Cadı-Kral öfke ile doldu ve Nazgûlleri Fırtına Tepesi’ne doğru yöneltti. Orada Gandalf ile karşılaştılar ve şiddetli bir çarpışmaya girdiler. Ertesi günün şafağında, Gandalf kaçtı ve dört Nazgûl onun peşine takıldı.

Üç gün sonra, Cadı-Kral ve yanındaki dört Nazûl, bu sefer Fırtına Tepesi’nde Froda ve arkadaşlarıyla karşılaştılar. Onların varlığından korkuya düşen Frodo, Yüzük’ü kullandı. Ancak gene de Yüzük Tayflarından saklanamadı. Cadı-Kral, Yüzük’ü Frodo’dan almak için hamle yaptığında, genç hobbit çaresizlik içinde Valar’dan biri olan Elbereth’in adını haykırıp, kılıcıyla Cadı-Kral’ın cübbesinde bir yırtık açtı. Elbereth’in adını anılması Cadı-Kral’ı iyice kızdırdı ve korkunç bir çığlık atarak Frodo’ya bir Morgul Bıçak'ı saplamasına neden oldu. Bıçak daha sonra ortadan kayboldu ve Frodo’nun göğsünde kalan kısmı, kalbine doğru yol almaya başladı. Bu kısım, Elrond tarafından çıkarılsa da, yara hep Frodo ile birlikte kaldı ve ona hep acı verdi.

Ancak daha Cadı-Kral Yüzük’ü alamamıştı-. Zira alevler içindeki odunlarla silahlanmış olan Aragorn, onlarla çarpıştı. Yüzük’ün nasıl olsa ellerinde olduğunu düşünen Cadı-Kral ve diğerleri, riske girmedi ve geri çekildi.

Nazgûller Aragorn ve Hobbitleri Ayrık Vadi’ye doğru kovalamaya devam ettiler. Glorfindel Nazgûllerden üçünü, Son Köprü’de püskürtmeyi başardı ancak daha sonra, ikisiyle daha karşılaştı. Bu beşliye Gandalf’ın peşinden ayrılan dördü eklenince, dokuzların hepsi Frodo ve diğerlerinin peşine takılmış oldu.

Glorfindel onların yardımına koştu ve Frodo’yu (ve tabi ki Yüzük’ü) atı Asfaloth’a bindirip yolculuklarını hızlandırdı. Bruinen Nehrin’nin kıyısında Nazgûller yolculara yetişti ve Glorfindel Asfaloth’a Frodo’yu uzaklaştırması komutunu verdi. Asfaloth, Frodo’yu nehrin karşına kadar taşıdı. Ancak burada Frodo daha fazla devam edemedi ve durmak zorunda kaldı. Cadı-Kral ileri çıkarak ondan Yüzük’ü talep etti ancak Frodo reddetti.

Alıntı
“Elbereth ve Güzel Luthien adına,” dedi Frodo “ne beni ne de Yüzük’ü ele geçiremeyeceksiniz!”

Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği, syf 262


Nazgûller Yüzük’ü ele geçirmek üzere nehre girer girmez, nehrin suları birden hızlandı ve ön kısımları süvarileri andıran muazzam bir dalga, bütün Nazgûlleri sularına katarak sürükledi.

Atlarını ve giysilerini kaybeden, yenik Nazgûller ruh formlarına bürünüp Mordor’a kaçtılar.

Bu yenilgiden sonra Cadı-Kral, Minas Morgul’e çekildi ve Sauron’nun Gondor üzerine yapacağı saldırı için hazırlık yapmaya başladı. 3019 yılının 10 Mart günü savaş başladı ve Cadı-Kral’ın orduları Minas-Tirith’e doğru yürüyüşe geçti.

Minas-Tirith kuşatması, bizzat Morgul Lordu tarafından yönetildi. Onun gizemli yollarıyla tutuşturulmuş taşlar ve öldürülen Gondor askerlerinin kafaları, katapultlar ile Minas-Tirith’in üzerine yağdı. Ancak kadim surlar dayandı. Morgul’un orduları bir türlü şehrin içine giremiyordu. Ta ki cümle kapıları, Grond tarafından yıkılana kadar.

Cümle kapısı yıkılıp karanlığın ordularının önü açılınca, Cadı-Kral kara atının üzerinde kapılara doğru ilerledi. Ancak önü, Gölgeyöle üzerinde onları bekleyen Ak Gandalf tarafından kesildi.

Alıntı
…Orada,Cümlekapası’nın önündeki alanda sessiz ve hareketsiz bekelyen Gandalf, Gölgeleyele’nin üzerinde oturuyordu: Dünyanın bütün hür atları içinde bu dehşete kıpırdamadan, Rath Dinen’deki oyulmuş bir heykel gibi sabit bir şekilde katlanabilecek tek at olan Gölgeyele üzerinde.

“Buraya giremezsin dedi,”dedi Gandalf; koca gölge durdu “Sen kendin için hazırlanmış olan cehenneme geri dön! Geri dön! Seni ve efendini bekleyen hiçliğe düş. Git!”

Kara süvari kukuletasını geriye itti; o da ne! Başında kralla ait bir taç vardı; yine de tacı görünen hiçbir baş üzerine oturmamıştı. Tacın ve örtülü geniş, kara omuzlarının arasından al al alevler parlıyordu. Görünmeyen ağzından ölümcül bir kahkaha duyuldu.

“Yaşlı ahmak!”dedi. “Yaşlı ahmak! Bu benim saatim. Gördüğün de Ölüm’ü tanımaz mısın sen? Geber; lanetlerin boşuna artık!” Bunu der demez kılıcını yukarılara kaldırdı; kılıçtan aşağıya alevler indi…

Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü, Syf 109


Ancak bu savaş asla son bulmadı. Zira henüz ilk darbeler bile vurulmadan önce, Gondor’un çağrısına yanıt veren Rohirrim savaş alanına varmış ve Cadı-Kralı’ın ilgisini kendi üzerlerine çekmişti.

Nazgûl Lordu, direkt olarak Rohirrim’in liderinin yani Theoden’nin peşine düşmüştü. Ve onu alt etmesi de uzun sürmedi. Zira Rohan Kralı tüm ihtişamı ile savaşırken, Nazgul Lordu bir gölge gibi üzerine çöktü. Her ne kadar Kral karşısında durmak istediyse de atı daha fazla dayanamadı ve Theoden’i de altında bırakarak devrildi.

Ancak bu andan sonra Cadı-Kral’ın kaderi dönmüştü. Zira Theoden’nin harap olmuş bedeni ile onun arasında bir Rohan askeri girmiş ve ona meydan okumuştu.

Alıntı
“Engel olmak mı? Seni ahmak seni. Hiçbir ölümlü adam bana engel olamaz!”

Sonra Merry, o saate kadar duyduğu seslerin en garibini duydu, sanki Saklımiğfer gülüyordu; berrak sesi çeliğin şakırtısı gibiydi. “Ama adam değilim ki ben. Sen benim ile beyimin, hısmım arasında duruyorsun. Yıkıl, eğer ölümsüz değilsen! Yoksa canlı da olsan, kara bir ölmemiş de olsan biçerim seni, eğer ona dokunursan.”

Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü, Syf 124


Bu sözlerle birlikte Cadı-Kral Eowyn’nin üzerine saldırıp, onun kalkanını ve kalkan tutan kolunu gürzü ile parçaladı. Tam öldürücü hamleyi yapacakken, bir hobbit, Merry Brendybuck arkasından yaklaştı ve kılıcını Cadı-Kral’ın dizine sapladı. Sıradan bir kılıç bunu asla başaramazdı. Ama Merry’nin kılıcı sıradan bir kılıç değildi. O kılıç, Angmar diyarı ile yaptığı savaşlar sırasında dövülmüştü. Cadı-Kral’ın büyüsü bozulmuştu. Ve Eowyn son bir darbeyle Cadı-Kral’ın Orta-Dünya üzerindeki varlığına son verdi.

Ve böylece, Fornost Savaşı’nda Glorfindel’in öngördükleri doğrulanmış oldu. Cadı-Kral’ın felaketi, bir kadın ve hobbitin elinden gelmişti.

Kaynaklar:
The Encyclopedia of Arda
The Thain's Book
Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği - J.R.R Tolkien
Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü - J.R.R Tolkien