Azanulbizar Muharebesi

Künye

Savaş'ın İsimleri: Azanulbizar Savaşı(Khuzdul), Nanduhirion Savaşı(Sindarin), Gölgelidere Savaşı(Ortak Lisan)
Tarih: 3. Çağ, 1 Aralık 2799
Taraflar: Cüceler ve Orklar
Yer: Moria'nın Doğu-Kapısı'na bakan yamaçlar olan Gölgelidere Vadisi
Komutanlar: Thráin, Thorin, Náin, Dáin ve diğer hanedanların liderleri ---- Azog
Ordu Gücü: Cüceler tahmini 6000 ile 10000 arası, Orklar tahmini 10000 ile 20000 arası
Kayıplar: Cüceler tahmini 4000 ile 5000 arası, Orklar tahmini 10000 civarı
Sonuç: Cücelerin buruk zaferi


Bu savaş Üçüncü Çağ'ın 2799. yılında yaşandı. Cüceler ve Orklar arasındaki son savaştır. Moria’nın doğu kapısının altında uzanan, Cücelerin dilinde Azanulbizar, yani Gölgelidere, denilen vadide yapıldı.

Her şey yurdundan olan Cüce Kral Thrór’un seneler sonra bir yolcuğa çıkmaya karar vermesiyle başladı. Artık yaşlanmıştı, fakirdi ve umutsuzdu ve elinde kalan son hazineyi, Yedilerin sonuncusunu, oğlu Thráin’e verdi, sonra eski dostu Nár ile uzun bir yolculuğa çıktı. Yüzük hakkında ise Thráin’e şöyle demişti:

Thrór demiş ki
Bu sana yeni bir şans verebilir fakat altın üretmek için altına ihtiyacı var.

Thráin demiş ki
Erebor’a dönmeyi düşünmüyorsun değil mi?

Thrór demiş ki
Artık değil. Smaug’dan olan intikamımızı sana ve torunlarıma bırakıyorum. Lakin ben İnsanların alaylarından ve fakirlikten sıkıldım, şansımı denemeye gidiyorum.


Fakat nereye olduğunu söylemedi. Nár’la birlikte kuzeye gittiler, Kızılboynuz Geçidi'ni geçip Azanulbizar’a geldiler. Nasıl da heyecanlanmıştı Kheled-zâram’ın berrak sularını görünce. Sonunda kapıya varıp da eski yurtlarının girişini görünce kapıları tamamen açık buldular. Nár ona dikkatli olmasını öğütledi lakin o artık krallığına dönmüş ve kapılar onun için açılmış bekliyordu işte. Neden dikkatli olsundu ki? Böylece kapılardan kibirle geçti. Lakin bir daha geri dönmedi.

Nár birkaç gün saklanarak bekledi. Birkaç gün sonra yüksek bir ses duydu ve bir boru çalındı. Kapılardan dışarı bir vücudun atıldığını gördü. Bunun Thrór olmasından kuşkulanarak kapılara doğru yaklaştı. Ve içeriden bir ses duydu:

Alıntı
Gel sakallı! Seni görebiliyoruz. Lakin bugün korkmana gerek yok, çünkü sana haberci olarak ihtiyacımız var.


Nár dikkatlice yaklaştı, vücudun Thrór’a ait olduğunu anladı lakin kafası kesilmiş ve yanına atılmıştı. Orada saygıyla eğildiğinde bir Ork kahkahası duydu ve ses dedi ki:

Alıntı
Eğer dilenciler kapıda beklemez içeri bir hırsız gibi girmeye çalışırsa, işte! Onlara böyle yaparız. Eğer senin insanlarından biri daha sakalını kapılarımızdan içeri uzatırsa aynı şey başına gelir. Git onlara böyle de! Ve eğer ailesi burada Kral’ın kim olduğunu öğrenmek istiyorsa kafasında yazılı. Ben YAPTIM. Onu BEN öldürdüm. Ben EFENDİYİM.


Sonra Nár kafasını çevirdi ve Cüce rûnleriyle Azog yazısını gördü. Bu isim o günden sonra onun ve her cücenin kalbine dağlandı. Nár kafayı almak için eğildiğinde Azog ona bağırdı.

Azog demiş ki
Bırak onu! Defol! Al, işte paranı sakallı dilenci.


Küçük bir torba ona doğru fırlatıldı. İçinde birkaç madeni para vardı. Nár ağlayarak Celebrant nehri üzerinden geri dönmeye başladı lakin kapılara son bir kez baktığında Orkların kapılardan çıkmış olduklarını ve cesede saygısızlık yapıp onu parçaladıklarını gördü.

Nár, Thráin'e içi parçalanarak Thrór'un ölüm haberini verdi. Thráin bu haberi duyunca yedi gün boyunca oturdu. Yedi gün! Acı ve öfke dolu yedi gün! En sonunda Thráin haklı öfkesi taşmış bir şekilde bütün Cüce Krallıklarına haber yolladı; savaşacaklardı! Çağrıya Yedi Cüce Hanedanı’nın hepsi cevap verdi; Ateşsakallar, Kalınkirişler (Shire batısındaki Mavi Dağ Cüceleri), Demiryumruklar, Taşayaklar, Sertsakallar, Karakıvırcıksakallar ve tabi kendi halkı Uzunsakallar. Altı yıl boyunca sistematik olarak Puslu Dağlar’daki bütün Ork mevzilerini yok ettiler. Ta ki Orklardan hayatta kalanlar Moria’ya çekilene değin.

Savaş Vakti...

Sonunda Azanulbizar’a vardıklarında bütün Cüceler vadiye yıldırım gibi inen naralar attılar. Lakin iyice yaklaştıklarında batı yamacı boyunca binlerce Ork’un dizilmiş, daha fazlasının da kapıdan sel gibi aktığını gördüler. Saldırmak için can atsalar da arkalarında duran Azog’un emirlerini bekliyorlardı.

Talih Cücelerden yana değildi. Zira kışın karanlık günlerinden biriydi ve güneş gökyüzünde gizlenmişti. Ayrıca Orklar hazırlıklı, sayıca üstün ve yüksek mevkiye sahiplerdi. Lakin Cüceler öfkeliydi ve ilk saldırıya Thráin liderlik etti. Pek çok kayıp verildi. Kheled-zâram yakınındaki ağaçlık alanda Thráin’in genç oğlu Frerin ve Balin’in babası Fundin katledildi, Thráin yaralandı. Thorin de yaralanmıştı, yorulmuştu ve kalkanı parçalanmıştı. O anda yere devrilmiş bir meşe ağacı gördü dalını keserek onu kalkan şeklinde kullandı. Onun kahramanca cenk edişi Cücelere cesaret verip, onları canlandırsa da yenilgi yakındı.

Derken Náin liderliğindeki Demir Tepeler ordusu savaşa gürleyerek katıldı. Ork saflarını yararak ilerlediler. Moria girişinde pek çok Ork toplaşmıştı ve palalarını birbirine vurarak hep bir ağızdan “AZOG! AZOG! AZOG!” diye uluyorlardı.

Náin öfkeyle yolunu açtı ve kapıya vardı. İleri çıkarak bağırdı:

Alıntı
“Azog! İçerideysen dışarı çık. Yoksa vadide savaş senin için çok mu zorlu?!”


Bunun üzerine Azog dışarı çıktı. Kocaman bir orktu, kafasında demirden miğferi vardı. Güçlü ve çevikti. Onunla beraber yanında ona benzeyen özel muhafızları da geldi ve Náin’in grubuna yaklaşınca Náin’e dönüp dedi ki:

Alıntı
“Ne? Başka bir dilenci daha mı? Seni de damgalamalı mıyım?”


Böyle diyerek Náin’e koştu ve savaşmaya başladılar. Lakin Náin sinirden yarı kördü ve savaşmaktan çok yorulmuştu, Azog ise yorgun değil ve sakindi. Sonunda Náin kalan tüm gücüyle güçlü bir darbe savurdu fakat Azog çekilmeyi başardı ve Náin’in ayağını tekmeledi böylece baltası kırıldı ve tökezledi. Sonra Azog çabuk bir darbeyle kafasını uçurmaya çalıştı. Fakat zırhı çok kaliteliydi ve Náin çok dayanıklıydı ama darbe o kadar güçlüydü ki boynu kırıldı ve öldü.

Böylece Azog kahkahalar atmaya başladı. Ve başını kaldırıp boğazından büyük bir zafer narasının çıkmasını izin verecekti ki, çığlık boğazında düğümlendi. Çünkü tüm ordusu doğranmıştı, kaçıyordu ve arkalarında gözü dönmüş Cüceler vardı. Onlardan kaçabilenler ise güneye kaçıyorlar kaçarken de ciyaklıyorlardı. Bu da yetmezmiş gibi tüm muhafızları öldürülmüştü. Döndü ve kapıya doğru kaçmaya başladı.

Fakat arkasından kanla kıpkırmızı olmuş baltasıyla bir Cüce geliyordu. O Dáin Demirayak’tı, Náin’in oğlu. Tam kapıların önünde onu yakaladı ve kafasını uçurdu. Bu muhteşem bir başarıydı çünkü o zamanlar Dáin daha 32 yaşındaydı ki bu Cücelerin hesabına göre henüz delikanlı sayılırdı. Fakat önünde uzun ve zaferlerle dolu bir yaşam vardı ta ki Yüzük Savaşı'nda düşene dek. Kararlı ve öfkeyle dolu olmasına rağmen kapılardan geri döndüğünde suratında korkunun donuk ifadesi vardı.

Sonunda savaş kazanılmıştı. Cüceler Azog’un kafasını kesip ağzına bir kese altın sıkıştırarak kazığa geçirdiler. Bu gece ne şarkılar ne de ziyafet olacaktı; kayıplar çoktu ve kederleri fazlaydı. Ayrıca yaralılardan çok azı iyileşip tekrar yürüyebilecekti.

Savaş Sonrası

Şafağa az kala Thráin önlerinde dikildi. Tek gözü tedavi edilemeyecek şekilde kör olmuştu ve bir bacağındaki yara nedeniyle tökezliyordu. Lakin yine de şunları söyledi:

Alıntı
“Güzel! Biz kazandık. Khazad-dûm artık bizimdir!”

Diğerleri ise şöyle dedi:

Alıntı
“ Belki Durin’in Varisi olabilirsiniz, ama tek gözünüzle dahi halimizi net olarak görebilirsiniz. Burada intikam için savaştık ve intikam alındı. Ama ağızda bıraktığı tat hoş değil. Eğer zafer buysa, demektir ki biz onu tutacak kadar kudretli değiliz!”


Durin Soyu’ndan olmayanlar şöyle devam etti:

Alıntı
“Khazad-dûm bizim atalarımızın yurdu değil, hazine elde etmeyi ummaktan başka bize ne olacak? Ama şimdi, eğer herhangi bir ödül ve bize vaat edilenler ödenmeden gitmek zorundaysak, tez zamanda kendi yurtlarımıza dönmekten daha çok memnun olacağız.”


Orklar Cücelerden daha fazla zayiat vermiş olsa da, bütün bu yaşananlar üzerine bir de Dáin doğu kapısının ötesinde Durin’in Felaketi'ni gördü. Bunun üzerine Thráin Moria’ya girmekten vazgeçti.

Sonra Cüceler bütün ölülerini bir araya topladı ve çevredeki ağaçları keserek odunlarla cesetleri yaktılar. Çünkü ne hepsini gömebilecekleri yerleri ne de imkânları vardı ve Cüce gelenekleri uzun törenler gerektiriyordu. Diğer bir sebep ise Orkların cesetleri yağmalamasını istememeleriydi. Vadideki bütün ağaçlar kesilmiş ve devasa bir ateş yakılmıştı. Denir ki yakılan cesetlerin kokusu Lórien’in üzerine kadar sinmişti. Bu olaydan sonra Cüceler burayı gururla Yakılan Cüceler diye anar oldu.

Toplanan Cüceler savaştan sonra yurtlarına geri döndüler; Doğuya, Batıya ve Kuzeye. Thráin de birlikleriyle beraber Uzunsakallar halkının bulunduğu Dunland’a döndü. Kısa süre sonra buradan ayrılarak Eriador’a yolculuk ettiler ve Shire’ın batısındaki Mavi Dağlar’a yerleştiler. Beklediler! Ta ki Erebor’u tekrar alacakları gün gelene kadar.


Sözlükçe
- Khuzdul: Yaratıcıları Aulë tarafından oluşturulan Cüce dili.
-Uzunsakallar: Khuzdul dilinde Sigin-tarâg; Durin Halkı'nın ait olduğu soy.
-Aulë: Valardan biri. Zanaat ve toprakların efendisi.
-Kheled-zâram: Moria'nın doğu kapısının bulunduğu vadide bulunan bir göl. Anlamı 'Aynagöl' denilebilir. Suları karanlık gibi görünür.
-Khazad-dûm: Durin Soyu Cücelerinin kadim yurdu. Sonradan Balrog uyanınca ve burası düşünce Moria olarak anıldı.
-Cücelerin Yedi Soyu: İlk yaratılan yedi Cücenin soyundan gelen hanedanlar.
-Sindarin: Gri Elflerin dili.