Gondolin'in Çöküşü
Morgoth,
tüm gücünü ve kaynaklarını Saklı Şehrin yerini bulabilmeye harcıyordu
ve ajanları da, Kuşatan Dağların sardığı diyarlarları, Morgoth’ un delip
geçebilmesi için sürekli araştırıyorlardı. Zamanla Nargothrond düştü,
böylece Noldor’ un elinde kalan son kudretli kale de Gondolin oldu.
Maeglin’ in şehre davetsiz gelişiyle şehir, yok oluş yolunda ilerlemeye
başladı.
Ve Gondolin’ in güvenliğini sarsacak ilk rüzgâr gelip
çattı. Bir zamanlar Morgoth tarafından esir alınan Hurin, esir alışının
yirmi sekizinci yılında yani 500de serbest bırakıldı.
Hurin
Kuşatan Dağlar’a çıkıp 501’e kadar Saklı Yol’ un girişini aradı. Sonra,
bir kartalın onu alıp Gondolin’e götürmesi umuduyla yine Kuşatan
Dağlar’ın eteklerinde dolaştı, ama Turgon şehirde yaşayan halkını
düşündü ve endişelendi. Haklı olarak Morgoth’ un ona bir şeyler yapmış
olmasından (bir nevi Morgoth’ un casusu olmasından) korkuyordu, iyi
niyetten uzak bir durumun içindeydi. Hurin kendisine yardım gelmediğini
görünce meşhur çığlıklarını attı:
“Turgon, Turgon, Serech Bataklıklarını hatırla! Ey Turgon, saklı salonlarından sesimi duymayacak mısın?”
Çığlıklar,
Morgoth’ un hizmetkârları tarafından duyulunca şehrin yükseldiği genel
bölgenin yeri ortaya çıktı. Morgoth böylece, ajanlarına aralıksız
izlettiği bu bölgelerde aslında Gondolin’ in yattığını öğrendi. Hurin
ise geri döndü, acı ve bozgunluk içinde...
Ama Kartalların sürekli tetikte olması, Gondolin’ in yerinin kesin olarak tespit edilemesine izin vermedi.
Tuor
da Maeglin gibi şehre kabul edildi. Yabancılara karşı her zaman çok
dikkatli olan Turgon, bu sefer aslında Tuor’un şehrin yıkılışına kadar
kalmasına izin vermişti. Tuor Gondolin’ de kaldığı süre boyunca Turgon’
un beğenisini kazandı. Zaman içinde kızı Idril’ le birbirlerine âşık
oldular ve 502’de de evlendiler.
Bir İnsan ile bir Elfin evlenmesi
çok çok nadir bir olaydı, ama Turgon, Tuor’u oğlu gibi seviyordu ve
kızının da onu tüm kalbiyle arzuladığını görünce birlikteliklerini
onayladı. Maeglin ise Tuor’dan nefret etti ve yıllarca sevdiği ama
kendisi yerine Tuor’u seçen Idril için kinle doldu. Aradan geçen bir
yılda oğulları, Güzel Earendil doğdu. (Birinci Çağ 503)
Tabii her
şey o kadar güzel gitmiyordu çünkü Morgoth, bir casus ordusu kurmuş ve
şehri kesin olarak bulmaları için bölgeye yollamıştı. Kaçış Yolu’nu,
esir aldıkları bir Noldor’un yardımıyla buldular. Yol için yapılan
koruma büyüsünü de geçtiler. Bu casusluk haberleri, Turgon’un kulağına
geldi ve Turgon, Gondolin e gelecek felaket için hazırlanmaya başladı.
Idril Tuor’u, evlerinden Tumladen Vadisi’ne kadar gidecek gizli bir
tünel inşa etmek konusunda cesaretlendirdi. Idril artık hiçbir şeyin
barış içinde kalmayacağını ve kötü şeyler olacağını öngördü ve sevmediği
kuzeni Maeglin de ortalarda yoktu. Tüm bunlar Tuor’u, Amon Gwareth in
kayalıklarının zorluğuna rağmen tünelin inşaatına başlamaya itti.
Idril’in tavsiyeleriyle tünel, Maeglin civarda casusluk yapan Orklar’ın eline düşene kadar hızla yerine inşa edildi.
509
civarında Maeglin, Turgon’un emirlerine karşı gelmiş ve metal
cevherleri aramak için Kuşatan Dağlar’ın dışına çıkmıştı, ama Orklar onu
kaçırdı ve Angband’ a götürdü.
Maeglin hayatı karşılığında
onlara Gondolin hakkında tüm bildiklerini anlatmayı teklif etti ve
Orklar da kendilerine önceden emredilmiş olanı yapıp Maeglin’i, vereceği
bilgilerin değerini bilecek olan Morgoth’ a getirdiler. Morgoth
Maeglin’in anlattıklarından çok memnun oldu ve birlikte Gondolin’i ele
geçirme planı bile yaptılar ve Morgoth ona, eğer Tuor ile Earendil’i
öldürürse Idril’i ve Gondolin’in kendisi adına hükümdarlığını ona
bırakacağına dair bir söz verdi. Maeglin’in bildiklerine uyarak,
demircilerine ve büyücülerine; aşılmaz yer şekillerinden geçecek ve Ork
taburlarını Tumladen açık alanından şehre kadar güvenle getirecek sahip
olduğu ejderlere benzeyen demirden canavarlar yapmalarını emretti. Bahsi
geçen bu canavarlar, “Büyük Son” a kadar hiç görülmemişlerdir.
Maeglin
hiçbir kuşkuya meyil vermeden hemen şehre geri döndü ve kimse onun
nerede olduğunu bilemedi. Morgoth’un korku gölgeleri üzerine düşmüş ve
işkence görmüş olmasına rağmen öncekinden daha mutlu ve hafiflemiş bir
haldeydi. Bu iyice değişmiş olan Maeglin, sadece Tuor ile Idril’in
dikkatini çekti. Idril’in şüpheleri, Maeglin şehre dönünce iyice arttı,
ama Maeglin saklı tünel hakkında, söylentiler dışında hiçbir şey
duymadı. Ayrıca Morgoth da, Turgon ve Gondolin Halkı’nı gözetleyen ve
ona Gondolin’in zapt edilmezliğini haber veren casuslarını zayıf korunan
dağlar üzerine çekip saldırıyı başlatma kararı verdi. Bunlar sırasında
Earendil yedi yaşındaydı.
Kıyametleri geldiğinde, Gondolindrim,
Tarnin Austa festivalini kutluyordu. Tarnin Austa ya da Yazın Kapıları
olarak bilinen bu festival, Gondolin’de yazın ilk günü kutlanır. Bu
dinsel tören, gece yarısından gün doğumuna kadar sürer. Gün doğumuna
kadar hiç kimse konuşmaz. Ama doğan güneşle birlikte herkes, kurulan
korolarla birlikte doğu surları üzerinde antik şarkıları söylemeye
başlar. Festival boyunca şehir gümüş lambalarla doldurulur ve yeni
yapraklanan ağaçların arasından mücevherî renkler etrafı kaplar.
Güneşin
batmasıyla tüm halk, günün bitmesini görebilmek için dışarıya akın
etti. Bu sırada kuzeyde ise, dağların üzerine düşen karlar kan gibi bir
kızıllığa bürünmüştü. İşte Morgoth’un süvarileri bu anda vadiye girdi.
Turgon
savaş meclisini topladı. Tuor şehirden çıkılıp düşman üzerine
gidilmesini savunuyordu ama Maeglin ve (ona dalkavukluk eden) Salgang
Turgon’u, şehirde kalmaya ikna etti. Meclis böylece dağıldı ve Gondolin
halkı ile Gondolindrim’in On İki Ailesi savaşa hazırlanmaya başladı.
Savaş
artık tamamen başlamıştı. Morgoth’un orduları, Gothmog’un emrinde
Tumladen ovasını geçip Turgon’un savaş makinelerinin menziline girdiler.
Makineler, okçu aileleri olan Cennetin Kemeri Evi ve Kırlangıç Evi’yle
destekleniyorlardı. Ailelerin ve okçuların bütün çabaları ordunun
ilermesini yavaşlatmadı. Birlikler şehre vardı ama Amon Gwareth’in
kenarları keskin, yüksek kayalıklardı ve Morgoth’un canavarları buraya
tırmanamazdı. Gothmog o yüzden Kuzey Kapısını kuşatma altına aldı,
Morgoth’ un surları mahvetmesi için dövdürdüğü demirden canavarlarını
kullandı. Canavarların huysuzlanması, Ork taburlarını zora düşürdü.
Galdor ve Rog, askerleriyle onları durdurabildiler.
Maeglin bu
sırada planlarını gerçekleştirmeye karar verdi ve kendi ailesini de
alarak Tuor’un bulunduğu güney surlarına gitti. Surlara ulaştığında
Earendil’i aşağı atmaya çalıştı ve Idril’i de alıp söylentilerini
duyduğu gizli yolu kullanarak harabe haline gelen şehirden kaçmaya
niyetlendi, ama o an Tuor yetişti ve Earendil’i atmak üzere olan
Maeglin’e engel oldu.
Tuor büyük çığlıklar attıktan sonra
Köstebek Evi ile Kanat Evi arasında çatışma başladı. Çatışmanın
ortasında Tuor karısını ve oğlunu kurtarıp Maeglin’i surların aşağısına
itti. Maeglin böylece öldü, Tuor ise Udril ve Earendil’i, Voronwe ile
kendi evinden bir grup savaşçının korumasına bırakarak kalan
birlikleriyle savaşa ilerledi. Balrogların da savaşa dâhil olmasıyla
kapıdaki çarpışmalar iyice azdı. Duilin ve Penlod katledildi, ama Rog,
kendi güçlerini toplayıp cesaretlendirdi ve karşı saldırıya geçti.
Düşmanları püskürterek geriye sürdü, böylece savaş Gondolin’den
Tumladen’e kaydı. Gerçi bu Rog’un öldürülmesine engel olamadı, Rog Evi
ile birlikte şehirden koptu ve düşman ordusunun ortasında kalarak yok
edildi. Tabii savaş devam ediyordu, Morgoth’un birlikleri batı surları
üzerine yeni bir saldırı yaptı. Ejderler de Amon Gwareth yolunu
temizleyerek saldırıyı desteklediler ve sonunda surlara dayanıp gedikler
açmayı başardılar.
Ordular şehre doluşmaya başladı ama Tuor
Kanat Evi ile ve Ecthelion da (başta savaş dışında yani yedek kuvvet
olarak saklanıyor) Pınar Evi ile onları karşılamaya hazırdı. Bunları
izleyen savaşta, Ecthelion ve Tuor Ork komutanlarını Balrogları birer
birer öldürürken kudretlerini kanıtladılar. Ama bir Balrog’ un kırbacı
Ecthelion’ un sol kolunu yaraladı. Sonra büyük bir ejder belirdi ve Ork,
Elf tanımadan herkesi çiğnemeye başladı. Tuor da Ecthelion’u alıp geri
çekildi.
Ve yavaş yavaş tüm aileler Kralın Meydanı’na çekildi.
Kalan liderler ise; Turgon, Tuor, Ecthelion, Galdor, Egalmoth ve
Glorfindel’di. Gondolindrim burada son savunmasını yaptı, kurdukları
barikatlar düşman tarafından dağıtıldı ve ordular Meydan’a girdi.
Gothmog Ecthelion ile çarpıştı, Ecthelion miğferindeki elması saplayarak
onu yenebildi ama Gothmog’un beraberinde Kralın Pınarı’na düştü. Her
ikisi de sularda boğuldu.
Savaş Turgon’un gurunun ne kadar anlamsız olduğunu gösterdi ve Kâhin Amnon’ın sözlerini mırıldandı:
“Gondolin’ in Düşüşü, büyük olacak.”
Noldor
Kralın Kulesi’ne kadar çekildiğinde, Turgon Ulmo’nun öğütlerine
uymadığı için çok pişmandı. Tacını bir kenara atıp, Gondolindrim’ in
Tuor’ u izleyerek şehirden kaçmalarını emretti. Turgon ise kulesinin en
yüksek yerine tırmandı ve haykırdı:
“Noldoli’nin Zaferi büyük olacak.”
Orklar ona güldü, bu cümlesiyle alay etti. Sonra Turgon'un kulesi de yerle bir oldu.
Meclis de Tuor’un yanındaydı, Tuor onları Idril’in inşa ettirdiği gizli tüneli gösterdi.
Bu
seçenek onlara en iyisi olarak göründü ve Gondolin halkı bulabildiği
ilk yerden kaçmalıydı. Tuor onları Saltanat Yolu’ndan güneye götürdü.
Akan Suların Yolu’nu geçip kendi evinin yükseldiği Gar Ainion’a
geldiler.
Burası Idril ile Tuor’un düğünlerinin yapıldığı yerdir.
Tuor
Idril’i buldu ama Earendil ortalarda yoktu ve onun ölmüş olmasından
korktu. Sonra onları koruyan Glorfindel ve onun Evi’yle birleşerek Akan
Sular’ın aşağısı boyunca ilerledir ama Ejderler ve Orklar onları takip
ediyordu.
Şehrin kuzeyindeki ovaya indiler ova, yanan Gondolin’den gelen dumanlar ve şehrin pınarlarından akan sularla doluydu.
Ejderlerin
ateşleri yüzünden sıcak olan tünele girdiler, uzunluğuna rağmen
çıkışına kadar gelmeyi başardılar. Çalılıklara gizlenerek de
takiplerindeki düşmanları atlattılar. Sonra Tuor, kaçan halka Kaçış
Yolu’na göre daha güvenli olan yakınlardaki Cristhorn’dan geçmeyi
önerdi. Burada bir bölünme yaşandı çünkü Kaçış Yolu’nu kullanmak
isteyenler de vardı. O yoldan gidenleri bir Ejder yakaladı ve hepsi
katledildi. Karanlığın içinden şafak yükselirken, Tuor’un grubu da
Legolas’ın rehberliğinde ovanın karşısına geçti.
Gondolin’li
Legolas, Gondolin’de yaşayan bir Noldor Elfidir. Ağacın Evi’ nin bir
üyesi olarak, Galdor’un keşif için kullandığı bir askerdir. Keskin
gözleri ve dağlık alan hakkındaki bilgisi sebebiyle, Gondolin’in
Düşüşü’nden kaçanlara önderlik edip Cristhorn’a kadar kılavuzluk etmesi
için seçilmiştir.
Kuyutorman’lı Legolas ile bir bağlantısı
yoktur. Her ikisi de “Yeşil yaprak” ismini taşır ki bu sadece
isimlerinin bir tercümesidir. Tolkien’in, önceki hikâyelerindeki
isimlerde de olduğu gibi, bunu da sonradan kitaplarından çıkarmış olması
muhtemeldir. Ya da Kuyutorman’lı Legolas’ın, antik zamanların bu
kahraman Elfi anısına Legolas olarak isimlendirildiği de düşünülebilir.
Ama
geriye dönüp baktıklarında, kurt binici Orklardan kaçan altı adam
gördüler. Tuor adamlardan birisinin kucağındaki çocuğun Earendil
olduğunu fark etti. Hemen elli adam alıp oğlunu kurtarmaya gitti.
Sonunda Orklar yok edildi ve Earendil de ailesinin yanına getirilmiş
oldu.
Tuor’un liderliğindeki şehirden ayrılanlar, Kartalların
Yarığı’na gidebilmek için Kuşatan Dağlar’a tırmandılar. Uçuruma bakan
dar geçitten ilerlemeye başladıklarında, Orklar ve arkalarındaki
Balrog’un saldırısına uğradılar. Düşman şehirden kaçılmasını engellemek
için geçide pusu kurmuştu. Glorfindel Balrog’un önünü kesti ve
aralarında bir çarpışma başladı.
Glorfindel baltasıyla Balrog’un
kolunu kesip onunla boğuştu, ama uçurumun kenarındalardı ve Balrog
ağırlığını kullanarak altlarındaki kayanın kopmasını sağladı, ikisi
birden derin uçuruma düştüler. Ardından Kartallar gelip Orkları dağın
diğer tarafına püskürterek kaçanları kurtardılar. Ve Glorfindel’in
vücudunu yükseklere taşıyıp Gondolin harabesinden kaçanları kurtarmakla
meşgul olmalarına rağmen onun için bir mezar yaptılar.
Böylece
hayatlarını kurtaran Gondolin Halkı, bir diğer düşman eline düşmüş diyar
olan Doriath’dan gelen mültecilerle birlikte Sirion Limanı’na yerleşti.
Tuor ve Idril 525’te Batı’ya yelken açtı.
Yanındaki tüm insanlar arasından sadece Tuor’a ölümsüz Elf hayatının bahşedildiği söylenir.
Earendil burada Doriath’dan gelen Elwing ile evlendi. Elrond ve Elros isimli iki çocukları oldu.
Sonra da, Morgoth’u durdurabilmek için Valar’a başvurmaya karar verdi.
542
civarında Ölümsüz Diyarlar’a vardı. Valar da onun yardım çağrısını,
Orta Dünya’daki Elflerin ve İnsanların adına dinledi. Morgoth’un
mahvedilmesine hükmeden Valar, orduları başında Öfke Savaşı’na katılarak
Morgoth’u mağlup ettiler.